GELİR DAĞILIMINDA ADALETİN NERESİNDEYİZ?
Değerli okurlar merhaba, Türkiye ekonomisinin son günlerde gündemi meşgul eden tartışmalarından biri de şüphesiz, gelir dağılımındaki uçurum.
Gelir dağılımında %1’lik bir kesimin toplam servetin neredeyse yarısını elinde toplaması, adeta modern bir "zengin fakir ayrımı" kurgusunun varlığını ortaya koyuyor. Bu durum, sadece rakamlarda kalan bir kavram değil günlük yaşamda, finansal piyasalarda ve toplumsal ilişkilerde her geçen gün fakirleşen bir toplumda bilhassa “hissedilen enflasyonla” hayatımızın odağı oluyor.
Hissedilen enflasyon ve zorunlu tüketim harcamalarındaki artışlar, maalesef TUİK verilerinden oldukça farklı seyrediyor. Bunun sonucu sanırım son dönemde, fakir kesimin daha da fakirleşmesi, orta kesim dediğimiz kesimin artık olmaması ve zengin sınıfın servetine servet katması olarak kendini gösterdi.
Borsa İstanbul ve fon piyasalarında yaşananlar da cabası. 10 milyon TL üzerindeki portföylere sahip yatırımcılar, tüm oyunun kurallarını belirlerken, küçük yatırımcıların sesi ve payı neredeyse görünmez hale geliyor. Bu da demek oluyor ki, finansal sistem adeta büyüklerin kum saatinde eriyor, geri kalan kesimler, bu sisteme ulaşmanın hayalini kuruyor.
Tabii ki bu durum sadece ekonomik bir problemden ibaret değil. Toplumun geniş kesimlerinde adaletsizlik ve güvensizlik duyguları artıyor. Ekonomik büyüme rakamları göz kamaştırsa da, bu büyümenin meyveleri adil şekilde dağıtılmadığında, geleceğe dair umutlar da soluyor. Bunun üzerine bir de tabana yayılan vergilerin artan seyri, zaten adaletsiz dağıtılan gelirin bir de vergilerle ikinci bir süzgeçten geçmesiyle adaletsizliğin boyutunu daha da artırıyor.
Çözüm yolu ise, oldukça basit ama bir o kadar da zor: Adaletli bir vergi sistemi, etkili sosyal yardımlar ve eğitimde fırsat eşitliği. Bu adımlar, servet dağılımındaki bu derin uçurumu kapatmanın anahtarı olabilir. Zira, ekonomik başarı sadece rakamlardan ibaret değildir, toplumun her kesiminin refah içinde yaşaması, gerçek anlamda büyümenin göstergesidir.
Kısacası, Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek olan şey, sadece ekonomi politikaları değil, aynı zamanda toplumun her bireyine eşit ve adil imkanlar sunulmasıdır. Yani refahın da artırılmasıdır. Eğer bu uçurum kapanmazsa, zengin ile fakir arasındaki fark daha da derinleşecek, toplumsal barış tehlikeye girecektir. Sorumluluk sahibi liderler ve bilinçli vatandaşlar, bu konuda harekete geçmeli ve daha adil bir düzen için el birliğiyle çalışmalıdır.
Bu yazı, gelir dağılımındaki adaletin ve toplumsal refahın önemini hatırlatan, herkesin geleceğini etkileyen önemli bir çağrı niteliğinde. Ekonomik büyüme ancak, toplumsal adaletle birleştiğinde toplumun her kesimine sirayet eder ve anlam kazanır.
Hepinize umut dolu bir Ülke ve mutlu yarınlar diliyorum..
Süheyla Gökçek
SMMM /KGK Bağımsız Denetçi