Bilirsiniz her toplumun kendine ait münhasır özellikleri vardır. Almanlar çalışkan, Fransızlar moda, Japonlar ekip ruhu, İranlılar dokuma, Türkler ise savaşçı ve misafirperverlik gibi özellikleri ile tanınır.
Misafirlik derken hakikaten hanemize biri gelse ona hemen ikramda bulunuruz, değil mi?
Genlerimizde var. Bizim toplumumuzda çay-kahve olmazsa olmazlarımızdandır. Hele doğudaysanız Erzurum, Bitlis, Van gibi şehirlerde çoğu kahvehanelerde kıtlamalı çay içersiniz. Ben Bitlis'te Ahlat'ta bizzat şahit oldum. Kültürümüzün bir parçasıdır çay içmek. Çayla yapılan sohbetlerin tadı bir başka güzel oluyor.
Beldemize uğrayan evimize gelen misafirler her zaman aynı kişiler değildir. Birini uğurlarken diğeri gelir. Gelense hane sahibini yormamaya çalışır. Herkes intizamlı bir şekilde itişip kakışmadan sırasının gelmesini bekler.
Öğle misafirler vardır ki insan gelmesini dört gözle bekler. Günlerce, haftalarca, aylarca.. Bekler bekler...Belki beklemenin sabır karşılığı olsa gerek adına 'Sultan' demişler.
Yok canım, aklınıza hemen komşunuz Sultan Hanım gelmesin. Bu sultan on bir ayın sultanı, namı diğer Ramazan. Diğer bir tabirle Ramazanı şerif, yani şeref veren, şerefler getiren.
E, hanemize Sultan gelmişse, Ramazan gelmişse neşe gelmez mi sevinç gelmez mi?
Biz sevdik öyle ki baş köşeye oturttuk. Altına minderler kilimler serdik. Dedik ya bizde 'Anadolu irfanı' böyledir. Gelen misafire hürmet ikram edilir. Onun gelişiyle evimizin manevi havası hemen değişirdi. Kandiller bir başka güzel yanardı.
Bu ayki konuğumuzun adı Ramazan. Acaba kendisini bize nasıl tanıtacak merak ediyorum. Misafir özeldi. Özel olduğu kadar da güzeldi. ‘Soru sormanın da bir adabı vardır' derdi, büyüklerimiz. Çekinerekten usulca sordum? Bize kendinizden bahseder misin?
Adım Ramazan, bana rahmet mağfiret ayı da diyorlar. Senede bir konuk olduğum içi on bir ayın sultanı diye taltif ediliyorum. Ben Allah'ın ayıyım.Bu ayda oruç farz kılındı. Sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Bana kavuşan sağlık bulur. Beni tanıyan elini dilini tutar. Ben kimseye ceza vermem. Herkes kendi cezasını kendi öder.
Bit ara eşime bu özel misafire ikramda bulunması için seslendim. Sesim eşime vardı varmadı Ramazan araya giriverdi. ‘Dur, olmaz öyle! Ben bugün kahve felan içemem. Velev ki kırk yıl hatırı olsa dahi. 'Niyetteyim'.
Ama sohbete daha yeni başlıyorduk. Lokumlar, sütlaçlar, çaylar gelecekti. Olmaz! dedi Ramazan. Gündüz vakti olmaz belki akşam ya da yatsıdan sonra olsa bu ikramınızı geri çevirmezdim diye de ekledi.
Peki, öğleyse nelerden hoşlanırsın? Bize anlatıver de dinleyelim.
Ramazan dile geldi.O anlattıkça bizde pür dikkat dinledik. Evvele sabırlı olmalı insan. Sabırlı insanı pek severim diyerek sözü peygamberimizin (salat ve selam onun üzerine olsun) asıl pehlivanın kim olduğuna getirdi.Öfkesini yenen, sabırlı davranan kişi asıl pehlivandır'. Ben bu sözü hemen hatırladım. Daha önce Diyanet Dergisinde okumuştum.
Sen nelerden hoşlandığımı sormuştun. Bense sana ilk önce neleri sevmediğimi anlatayım.
Anlatayım ki buradaki hâzirun başkalarına da anlatsın. Allah rızası için topluma faydamız olsun. Aydınlatmalıyız insanları. Çünkü herkes 'emri bil mâruftan, nehyi anil münkirden sorumlu'. Bildiği kadarıyla,anlatabildiği kadarıyla herkes sorumlu.
Efendim, bu ayda gündüzleri yeme içmeyi sevmem. Hele toplum içinde aşikar yiyenleri görünce onlara buğz ediyorum. Benim güzel ülkem eskiden böyle değildi. Edep vardı. misafire, oruçluya saygı vardı, diyerek sitem etti. İftarlarda yapılan israfı sevmem. O ne öyle?Herkeste her ailede sunum çılgınlığı. Domuz eti yemeye benzetilen gıybeti de dedikoduyu da hiç sevmem. Karınlarını tıka basa dolduranlara bir şey demiyorum onları ölçülü olmaya davet ediyorum. Orucunu uykuya tutturanlara gelince onlara da gaflet uykularından uyanmalarını tavsiye ederim. Eve gelen misafirin feyiz ve bereketinden istifade etsinler derim.
Benim adım Ramazan. Bu ay varım yarın yoğum. Kıymetimi bilene neşe katarım. Paylaşmak benimle güzeldir. Fakirin yoksulun yüzü benimle güler. İftar sofraları benimle bereketli olur. Sadakalar benim sayemde yerine ulaşır. Çünkü 'evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluşun' habercisiyim, ben.
Başka konuklar size cennetin anahtarını vereceğim derse sakın inanmayın.Ama ben size peygamber sözü veriyorum. Bende cennetin anahtarı var. Cennete girecek kapılar var. Şifreli söylememe gerek yok. Herkes duysun herkes bilsin diye koca harflerle söylüyorum. Bu kapının ismi REYYAN. Sadece oruç tutanlar girebilecek.
İş te o an nurdan melekler nida edecek :Selam sana ey güzelinsan! Selam sana ey Allah’ın kulu! Hoş geldin.