ALGILAR VE HOCALARDAKİ İMAJ DEĞİŞİKLİĞİ
Doğru söylemek gerekirse topluma yön veren, gündem belirleyen, ışık tutan kurumlardan biride diyanettir. Bu bağlamda eğiten,öğreten,birleştiren yine diyanet olmuştur.
Bu güzide kurum, başta ibadet yerleri ve esasları olmak üzere din görevlisi yetiştirme-atama toplumun din, inanç, ibadet, ahlak esasına dayalı soru ve sorunlarına cevap vermek üzere 3 mart 1924 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuştu. Çünkü O'na göre ‘din vardı ve lüzumluydu”.
Maalesef hak ettiği değer bir türlü anlaşılamamış. Kimi zaman ‘eleştirilerin' hedefinde oturtulmuş, kimi zaman ‘pasifize' edilmiş. Toplumun kimi kesimi ‘laik sistemin, bir uzantısı olarak görmüş kimi kesimide ‘devlete çalışan bir aygıt' olarak nitelemiş.
Yeri gelmiş hutbeler, vaazlar, müftüler beğenilmemiş. Yeri gelmiş en soğuk espiriler hocalar üzerinden yapılmış. Günü gelmiş hocaların saçıyla-sakalıyla, sarık-cübbesiyle alay etmişler. Günü gelmiş ölü yıkayıcı demişler. Günü gelmiş düşüncelerinden dolayı yobaz gerici demişler. Günü gelmiş cihatçı ilan etmişler. Günü gelmiş şeriatçı diye ispiyon edilmişler. Rahmetli Timur Taş hoca hayatta olsa da bir dinlesek!
Emekli olan Selahaddin Kuştepe hoca efendiyi dinliyorum. Çok dertliydi. Ah çekerek başladı anlatmaya.
"Siz iyi ki o günlerde görev yapmadınız. O günleri iyi ki görmediniz." Gözleri maziye dalarcasına dudakları yeniden kıpraştı.
Bizim zamanımızda görev yapmak çok zordu. Adam akıllı maaşımız bile yoktu.
Para nerde?
Hak olarak arpa buğday verirlerdi.
Harman zamanı hakkımızı almak için kapı kapıgezerdik. Kahır ekseriyeti versede arada bir yobazlar çıkar 'ben camiye ne zaman geldim, ne zaman senin arkanda namaz kıldım da şimdi hak almaya geliyorsun? Diye homurdananlar karşı çıkanlar olurdu".
Birde minarenin şerefesine çıkıp "Tanrı uludur, tanrı uludur diye okutulan/okuduğumuz ezanlar yok mu?
Mikrofon nerde?
Günde 5 defa...kırk elli basamak in ve çık.
Bu onur kırıcı sözleri duymanın kendilerini derinden etkilediğini ve asla unutamadığını anlatmıştı, Selahaddin hafızın samimiyetine inanmıştım. Zira yaşanmadı değil.
Zamanla şehirleşme artmış,her şey modernizme ayakuydurur olmuş.Ne zaman ki medya her alana sirayet etmişne zamanki kameralar her eve girmiş ne zaman ki okullaşma ve bireysellik artmış işte o zaman herkes gibi hocalarda değişmiş. Milenyum çağı diye adlandırılan iki binli yılların başında değişen sadece hocalar olmamış din algısı ve toplumun hocalara bakış açısı da değişivermiş.
Hocaların tabletli, telefonlu, güzel giyinimli,ünversite mezunu, sosyal medya kullanan, içerik üretenolması yeni bir tip yeni bir imajdı.Aynı şekilde geçmişte topluma manevi rehberlik ve danışmanlık yapmış günümüzdeki psikologlarına öncülük ettiğini unutmayalım.
Maddeci, sahte hocalarla Allah ile aldatan hocaları ayrı bir kefeye koymak lazım. Onları Allah'a havale ediyoruz.
İlahiyat ilimleri başta olmak üzere Fen ilimlerinin yanında mesleki dersleri de almış, teknolojiye yatkın, akla-bilime önem veren, hurafelerden uzak, devletiyle barışık, milletiyle kucaklaşan,cumhuriyeti önemseyen bir tipti bunlar.”The imam” filminde olduğu gibi.
Personelin çoğu ön lisans ve lisans mezunu olan kurumda akademik çalışmalar yapanların, uzmanlaşanların sayısında da artış var. Başkanın ifadesiyle yarım milyona yakın icazetli hafız yetiştirilmiş. Kuran kursları, 4-6 yaş kursları, gençlik çalışmaları, engellilere yönelik çalışmalar, göçmenler ve izcilik faaliyetleri, yurtlar, gençlik merklezleri,manevi rehberlik gibi daha bir çok farklı çalışmaları diyanetin hizmetleri arasında sayabiliriz.
Özellikle başkanlık merkez ve taşra teşkilatında kurulan yeni birimler çalışmalara ivme kazandırmış. Yurt dışı din hizmetleri, eğitim hizmetleri, hac umre birimi,rehberlik,insan kaynakları, yayın hizmetleri, Diyanet Tv, Diyanet radyo, dijital diyanet, Basın yayın ve Medya bölümü, strateji bölümü, gibi bir çok yeni birimler başkanlık bünyesine kazandırılmış.
Personel yelpazesini genişleten diyanet yeni ünvanlarla kadrosunu güçlendirmiştir. Din hizmetleri uzmanı, uzman vaiz, uzmanimam, baş imam, şef, veri hizmetleri, kuran kursu öğretmeni, şube müdürü, idareci, muhasip, şoförüyle aşçısıyla bekçisiyle, murakıbıyla, müftüsüyle, hukukmüşaviriyle, hizmetlisiyle çaycısıyla kısaca merkezden taşraya tüm yeni birim ve ünvanlarla diyanetin yeni yüzü olmuş.
Özlük haklarındaki iyileştirmeler, görevlilere haftalık izin hakkının tanınması, sendikal haklar gibi kazanımlar, imamların 653'e tabi olduğu hissini kuvvetlendirmiştir. Bütün bunlar gayretli çalışmaların ürünü. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.
Eflatun "ideal devlet" eserinde bir takım varsayımlarda bulunur. Mutlak bir ideal devletin olmadığına ancak ideal için yapılacak şeylerin olduğuna yer verir. Çünkü herkesi ve her kesimi memnun edemezsin.
Hülasa; bütün bu gelişmeler diyanetin ve özellikle hocalardaki algının pozitif yönde değişmesine sebep olmuştur.