ENFLASYON LOBİSİ
Yıllardır Türkiye’de ekonomik tartışmaların merkezine oturtulan bir kavram var: Faiz lobisi. Ne zaman ekonomi kötüye gitse, faiz lobisi suçlanır; ne zaman faiz artırılsa, bu hayali yapı hemen hedef tahtasına konur. Oysa artık sormamız gerekiyor: Gerçekten böyle bir lobi var mı? Yoksa bu söylem, asıl tehlikeyi gizlemek için mi kullanılıyor?
Mevcut ekonomik ortamda, tasarruflarını mevduatta tutan vatandaşlar reel anlamda kazanç sağlayamıyor. Faiz oranları çoğu zaman enflasyonun çok altında kalıyor. Bu durumda, faiz geliriyle zengin olmak bir yana, çoğu kişi servetinin değerini korumakta bile zorlanıyor. Yani, faiz lobisi diye bir çıkar grubunun, en azından bugünkü şartlarda, güçlü bir etkisi olduğuna inanmak hayli zor.
Buna karşılık, göz ardı edilen ama ekonominin tam göbeğinde yer alan bir başka çıkar grubundan söz edebiliriz: Enflasyon lobisi.
Bu grup kimlerden oluşuyor? Düşük faizli kredilerle borçlanıp, yüksek enflasyon ortamında ürününü fahiş kârlarla satanlardan. Mesela %14 faizle kredi kullanıp, bu parayla stok yapıp, sonra %100’ün üzerinde kârla satış yapanlar… Enflasyonun sürmesini isteyen, düşük faiz politikasını destekleyen, bu sistemden beslenen bir kitle var.
Bu kişiler için yüksek enflasyon bir sorun değil, aksine bir fırsattır. Krediyle kolay para bulur, maliyetini bugünkü parayla yapar, sattığında ise enflasyonla şişmiş fiyatlardan kazanç sağlar. Ve doğal olarak bu düzenin bozulmasını istemez.
Bu düzenin diğer yüzünde ise tasarruf sahipleri var. Bankaya parasını yatıran, kazandığını korumaya çalışan insanlar... Onlar, enflasyonun altında kalan faizlerle her geçen gün zarar ederken, enflasyon lobisi sessizce kazancına kazanç katıyor. Ne zaman ki faizler biraz olsun yükselir, o zaman hemen “servet transferi oluyor” diyerek itiraz etmeye başlıyorlar. Neden? Çünkü sistem, onların lehine işlediği sürece adalet var. Diğer herkes zarar edince ise mesele edilmiyor.
Bir de bu lobinin başka bir kolu var: Yatırım tavsiyeleri verenler. Mevduatta kazanamayan vatandaşlara “borsaya gir, kriptoya atıl, şuraya yatırım yap” diye akıl veriyorlar. Ancak bu alternatiflerin büyük kısmı, yeterince bilgi ya da deneyimi olmayan insanlar için riskten başka bir şey ifade etmiyor. Borsada zarar eden milyonlarca küçük yatırımcı bunun en somut örneği.
Sonuç olarak, faiz lobisi dediğimiz şey büyük oranda bir algı. Asıl olan, enflasyondan beslenen, sistemin adaletsizliğinden çıkar sağlayan enflasyon lobisidir. Üstelik bu lobi oldukça gerçek, oldukça güçlü ve sessiz çalışmaktadır. Faiz lobisi söylemi ise, tam da bu yapının işine yaramakta; dikkatleri başka yöne çekmek için kullanılmaktadır.
Bugün Türkiye ekonomisini anlamak için sadece rakamlara değil, bu çıkar ilişkilerine ve görünmeyen aktörlere de bakmak gerekir. Gerçek sorumlularla yüzleşmeden, hiçbir ekonomik reçete kalıcı çözüm sunamaz.
Yıllardır Türkiye’de ekonomik tartışmaların merkezine oturtulan bir kavram var: Faiz lobisi. Ne zaman ekonomi kötüye gitse, faiz lobisi suçlanır; ne zaman faiz artırılsa, bu hayali yapı hemen hedef tahtasına konur. Oysa artık sormamız gerekiyor: Gerçekten böyle bir lobi var mı? Yoksa bu söylem, asıl tehlikeyi gizlemek için mi kullanılıyor?
Mevcut ekonomik ortamda, tasarruflarını mevduatta tutan vatandaşlar reel anlamda kazanç sağlayamıyor. Faiz oranları çoğu zaman enflasyonun çok altında kalıyor. Bu durumda, faiz geliriyle zengin olmak bir yana, çoğu kişi servetinin değerini korumakta bile zorlanıyor. Yani, faiz lobisi diye bir çıkar grubunun, en azından bugünkü şartlarda, güçlü bir etkisi olduğuna inanmak hayli zor.
Buna karşılık, göz ardı edilen ama ekonominin tam göbeğinde yer alan bir başka çıkar grubundan söz edebiliriz: Enflasyon lobisi.
Bu grup kimlerden oluşuyor? Düşük faizli kredilerle borçlanıp, yüksek enflasyon ortamında ürününü fahiş kârlarla satanlardan. Mesela %14 faizle kredi kullanıp, bu parayla stok yapıp, sonra %100’ün üzerinde kârla satış yapanlar… Enflasyonun sürmesini isteyen, düşük faiz politikasını destekleyen, bu sistemden beslenen bir kitle var.
Bu kişiler için yüksek enflasyon bir sorun değil, aksine bir fırsattır. Krediyle kolay para bulur, maliyetini bugünkü parayla yapar, sattığında ise enflasyonla şişmiş fiyatlardan kazanç sağlar. Ve doğal olarak bu düzenin bozulmasını istemez.
Bu düzenin diğer yüzünde ise tasarruf sahipleri var. Bankaya parasını yatıran, kazandığını korumaya çalışan insanlar... Onlar, enflasyonun altında kalan faizlerle her geçen gün zarar ederken, enflasyon lobisi sessizce kazancına kazanç katıyor. Ne zaman ki faizler biraz olsun yükselir, o zaman hemen “servet transferi oluyor” diyerek itiraz etmeye başlıyorlar. Neden? Çünkü sistem, onların lehine işlediği sürece adalet var. Diğer herkes zarar edince ise mesele edilmiyor.
Bir de bu lobinin başka bir kolu var: Yatırım tavsiyeleri verenler. Mevduatta kazanamayan vatandaşlara “borsaya gir, kriptoya atıl, şuraya yatırım yap” diye akıl veriyorlar. Ancak bu alternatiflerin büyük kısmı, yeterince bilgi ya da deneyimi olmayan insanlar için riskten başka bir şey ifade etmiyor. Borsada zarar eden milyonlarca küçük yatırımcı bunun en somut örneği.
Sonuç olarak, faiz lobisi dediğimiz şey büyük oranda bir algı. Asıl olan, enflasyondan beslenen, sistemin adaletsizliğinden çıkar sağlayan enflasyon lobisidir. Üstelik bu lobi oldukça gerçek, oldukça güçlü ve sessiz çalışmaktadır. Faiz lobisi söylemi ise, tam da bu yapının işine yaramakta; dikkatleri başka yöne çekmek için kullanılmaktadır.
Bugün Türkiye ekonomisini anlamak için sadece rakamlara değil, bu çıkar ilişkilerine ve görünmeyen aktörlere de bakmak gerekir. Gerçek sorumlularla yüzleşmeden, hiçbir ekonomik reçete kalıcı çözüm sunamaz.













