Değerli okurlar merhaba, ülkemizdeki en önemli ekonomik parametrelerden biri de şüphesiz ki döviz kuru. Çok kırılgan olan ve belki de en çok siyasi etkenlerden etkilenen döviz kuru, son dönemde oldukça kontrollü bir şekilde artırılmakta. Peki son dönemde uygulanan politika nedir ve ülke ekonomisine artısı – eksisi nelerdir ?
Türkiye ekonomisinde şuan da uygulanmakta olan politika, kısa vadeli borçlanma ve rezerv artırarak kuru baskılama stratejisidir. Kısa vadede, döviz kurunu baskılamak ithal edilen enflasyonu düşürebilir ve dış borç ödemelerini kolaylaştırabilir. Ancak, Türkiye’nin ekonomisindeki temel sorunlar—düşük verimlilik, yüksek enflasyon ve siyasi istikrarsızlık—çözülmedikçe, lira üzerindeki baskı devam eder. Bu strateji, yalnızca sorunları ötelemekten başka bir işe yaramaz. Bu politika uzun vadede sürdürülebilir bir çözüm sunmuyor, ekonomideki temel sorunları çözmek yerine geçici bir rahatlama sağlıyor ve ciddi riskler barındırıyor. Şimdi, bu stratejinin ne kadar devam edebileceğini ve barındırdığı riskleri birlikte inceleyelim;
Türkiye, cari açık gibi yapısal problemlerini finanse etmek ve lirayı desteklemek için kısa vadeli borçlanmaya ağırlık veriyor. Bu borçlar, sık sık yenilenmesi gereken bir yapıya sahip. Yani Türkiye’nin bu stratejiyi sürdürebilmesi yatırımcıların güvenine ve küresel finansal koşullara bağlı.
Yani bu şu demek, Yatırımcılar Türkiye’ye olan güvenini kaybederse,Küresel faiz oranları yükselirse,borçların yenilenmesi zorlaşabilir. Bu durumda, sermaye akışı aniden durabilir ve bir döviz krizi ortaya çıkabilir. Ayrıca, kısa vadeli borçların sürekli artması, Türkiye’nin borç yükünü sürdürülemez bir seviyeye taşıyabilir. Kısa vadeli borçlanma ile yüksek risk doğru oranlıdır.
Rezervlerin sağlıklı bir şekilde artması için ihracata dayalı gelirler veya doğrudan yabancı yatırımlar gibi daha sürdürülebilir kaynaklara ihtiyaç var. Türkiye, döviz rezervlerini artırarak lirayı desteklemeye ve dış şoklara karşı bir tampon oluşturmaya çalışıyor. Ancak, bu rezervler büyük ölçüde borçlanmayla finanse ediliyorsa, bu yöntem uzun vadede işe yaramaz. Borçla rezerv biriktirmek, bir kredi kartıyla başka bir kredi kartını ödemeye benzer; sonunda borçlar yönetilemez hale gelir.
Türkiye, enflasyonu düşürmek, verimliliği artırmak ve siyasi istikrarı sağlamak gibi yapısal reformlar yaparsa, bu stratejiyi daha uzun süre taşıyabilir. Ancak, kısa vadeli çözümlere odaklanmaya devam ederse, riskler büyür. Bu yaklaşım er ya da geç bir krize yol açabilir. Türkiye’nin bu politikayla nereye kadar devam edebileceği, yukarıdaki faktörlerin nasıl şekillendiğine bağlı; ancak mevcut haliyle bu yol, yüksek risk içeriyor..
Hepinize umut dolu bir ülke ve mutlu yarınlar diliyorum.