Başka insanlar tarafından takdir edilmek hayatımızdaki en kaçınılmaz gerçeklerden birisidir.
Asıl itibari ile övgü veya eleştiri aynı şeyler diye düşünecek olursanız, her zaman diliminde tüm insanları memnun edemeyeceğiniz gerçeğini kendi kendinize hatırlatmış olursunuz.
Farkında mısınız bilemiyorum diyelim ki yapılan bir seçimde halkın toplam oylarını yüzde ellibeşini alarak seçimi kazanan bir siyasi parti sonuçta nüfusun yüzde ellibeşi tarafından kabul görürken, yüzde kırkbeşi tarafından istenmeyen konumdadır. Bu gerçeği bilmek bile insana ciddi boyutlarda haddini bilmesi gerektiğini hatırlatır değil mi? Sosyal çevrenizden, dostlarınızdan, çalışma arkadaşlarınızdan hatta ve hatta aile bireylerinizden alacağınız beğeni oranları da bu rakamlardan pek de uzak olamayacaktır.
Asıl itibari ile hayatı değerlendirebilmek için tüm bireylerin kendilerine özgü kriterleri vardır.
Doğal olarak düşüncelerinizin her an diğer insanlarla örtüşmediğini zaman zaman görebilirsiniz.
Her ne hikmetse böyle olmasını bildiğimiz halde bu realiteye karşı çoğumuz mücadele etme arzusu içinde oluruz !
Özellikle diğer insanlar bizim düşüncelerimizi kabul etmediklerinde, düşüncelerimizi benimsediklerinde veya düşüncelerimize katılmadıklarını belirttiklerinde kızgınlık duygusuyla mukabele de bulunuruz, kırılırız, sukut-u hayale uğrarız !
Hayatın inkar edilemez gerçeği olan herkesin bizim düşüncelerimizi onamayacakları hakikatini hangi oranda çabuklukla kabullenirsek, hayatımız o oranda kolaylaşacaktır.
Düşüncelerimizin kabullenilmemesi gerçeğini göze alıp, bu hususa karşı inat etmemekle hayata karşı çok daha sağlıklı bir bakış açısı geliştirebiliriz.
Fikirleriniz, düşünceleriniz beğenilmediği zamanlarda hayal kırıklıkları yaşamaktansa, kendi kendinize şu telkinde bulunabilirsiniz, “Bu durum benim açımdan aynı şeyin yeni bir tekrarı olsa da sorun değil”. Düşündüğünüz boyutta fikirleriniz onay görmese de olumlu sonuçlar aldığınızda da çevrenize ve doğaya minnet duygusu taşımanızı sağlayacaktır.
Zaman zaman düşüncelerimizin kabul gördüğü veya kabul edilmediği pek çok anı her birimiz yaşayabiliriz.
Bir kısım insanlar benim sık sık konferans ve panellere daha fazla oranda katılmam gerektiğini bana hatırlatırken, bir diğer kesim ise daha az sayıda toplantılarda yer almamın doğru olduğu gereğini bana hatırlatırlar.
Gelen taleplerin bir kısmı olumlu olurken bir diğer bölüm ise ciddi boyutlarda uğraşmam gereken sorunlarla alakalıdır.
Bu yakınımdaki dostlarımdan dahi benim tutum ve davranışlarımı beğenenlerde, beğenmeyenlerde mutlaka mevcut olacaktır.
Bir kısım arkadaşlarım benim çok iyi olduğumu, çok başarılı bir performans ortaya koyduğumu ifade ederlerken, kimileri de kendilerine yeterli zamanı ayıramadığım ve ilgilenemediğim için bana karşı kızgınlık duygusu taşırlar.
Dolayısıyla olumlu-olumsuz, şöyle veya böyle, kabullenilmek veya kabullenilmemek hepimizin yaşamının birer parçasıdır.
Asıl itibari ile takdir görmek, kabul edilmek diğer seçeneklerden çok daha iyidir. Bu durumda birey kendisini yeterli ve yararlı hisseder. Bu durumu sindirebilmek çok daha kolaydır.
Yıllardır edindiğim tecrübe ile olgunlaştıkça birşeyleri daha rahat kabullenebiliyorum